Röportaj

Güney Çin’de her gün daha sert bir grev!

Jenny Chan Röportajı

SACOM (Students and Scholars against Corporate Misbehaviour-Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Öğrenci ve Akademisyenler) geçtiğimiz yılın ikinci yarısında Fujitsu-Siemens, IBM ve Dell gibi büyük bilgisayar firmaları için parçalar üreten iki Çin fabrikasından işçilerle görüşmeler yaptı.

Görüşmelerin sonuçları “Sanal Alemin Karanlık Yüzü” isimli bir çalışma ile duyuruldu. Konu ile ilgili Jenny Chan Röportajı

Doris Akrap: Çin’de bilgisayar endüstrisindeki çalışma koşullarına ilişkin olarak ne gibi izlenimler edindiniz?

Jenny Chan: En baştan söylemek gerekirse çok kötü koşullar gözlemledik. Güney Çin’de Pearl River Delta bölgesindeki, ülkenin en önemli ve en modern ekonomi ve üretim merkezi olarak gösterilen fabrikalarda inceleme yaptık. Her şeyden önce vurgulamak istediğimiz iki nokta var. Pek çok insan bir ayakkabı ya da tekstil fabrikasında çalışmanın bir elektronik bölümünde çalışmaktan daha tehlikeli olduğunu düşünür. Ama bu tümüyle yanlış bir sanı. Birincisi bilgisayar için parçalar üretilen fabrikalarda ülke çapında işçilerin korunmasına ve sağlıklarına ilişkin büyük sorunlar yaşandığını gözlemledik. Burada çalışanların çoğu uygun koruma önlemlerinin bulunmadığı kapalı yerlerde, havasız bir ortamda zehirli kimyasallarla çalışmak zorunda. Bu yüzden burada çalışanların çoğunun vücut alerjileri ya da artık sürekli hale gelmiş baş ağrıları var.

Skandal haline gelmiş olduğunu gördüğümüz ikinci nokta ise bilgi teknolojisi sektöründe sıradan bir durum olduğunu gördüğümüz, ödenmeyen ücretler ve hesaba katılmayan fazla mesailer. İşçiler bazı durumlarda yasal olarak almaları gereken asgari ücreti almadıkları gibi zaten tatil dönemlerinde ya da hafta sonlarındaki fazladan çalışma için hiç ücret alamıyorlar. Bazı zamanlarda işçiler haftalarca bir gün bile izin yapmadan çalışmak zorunda kalıyorlar. HP, DELL ya da Fujitsu-Siemens gibi büyük çokuluslu şirketler işçilerin bu yoğun sömürüsü üzerinden çok büyük karlar elde ederken, bu durumdan elbette işçilerin payına bir şey düşmüyor.

Doris Akrap: Peki bu şirketler sizin raporlarınız karşısında nasıl davranıyorlar?

Jenny Chan: Raporlarımızı kamuoyuna açıklamadan önce belki bir düzeltmeye giderler diye onlara yolladığımız halde hiçbir şey yapmıyorlar. Öncesinde Fujitsu-Siemens, Dell ve Sony gibi firmalara hangi Çinli firmalarla çalıştıklarını sorduğumuzda, çalışmayı yaptığımız Excelsior Electronics ve Compeq Technology firmalarıyla çalıştıklarını öğrendik. Excelsior’un internet sayfasında Intel de partner olarak gösterilse de Intel bu işbirliğini sınırladı.

Doris Akrap: Çin’den sürekli yeni işçi grevleri ve eylem haberleri geliyor. Bilgisayar endüstrisinde çalışanlar da çalışma koşullarına karşı bu grevlere katılıyorlar mı?

Jenny Chan: Ülke çapında 90’ların ortalarından bu yana işçilerin protestoları artıyor. Resmi olmayan rakamlara göre Pearl River Delta bölgesinde her gün 1000’in üzerinde işçinin katıldığı en az bir grev yaşanıyor. Bilgisayar endüstrisinin çalışma yerlerinde ise sürekli olarak gün içerisinde de spontane grevler ve eylemler yaşanıyor. Aslında bu grevler, işçilere hakları için mücadele etmeleri gerektiği ve hükümete de daha iyi çalışma yasaları çıkarmaları gerektiği konusunda uyarı niteliği taşıyor. Bu baskının bir sonucu olarak örneğin 1 Ocak’ta çalışma sözleşmelerine ilişkin olarak yeni bir yasa çıkarıldı. Bu özellikle geçen yıl yoğunlaşan işçilerin kitlesel eylemlerinin yarattığı baskının sonucu olarak değerlendirilebilir. Ama yalnızca güneyde değil kuzeydeki devlet işletmelerinde çalışan işçiler, taksiciler, hizmetçiler ve nakliyat işçileri de sürekli sokağa çıkıyorlar. Yalnızca 2005 yılında 87 bin işçi eyleminin yaşandığı belirtiliyor.

Doris Akrap: Ama eğer şirketler uygulamıyorlarsa yasalar ne getiriyor?

Jenny Chan: Yargı ve hakem kurullarının istatistiklerine göre yasadışı işten çıkarmalar, ücret kesintisi ya da hiç ücret ödenmemesi yüzünden ortaya çıkan davaların sayısında büyük artış yaşanmış. Bu işçilerin sömürüye gittikçe daha fazla karşı çıktıklarının bir göstergesi. Ama doğal olarak bir davanın işçilerden yana sonuçlanması çok ender görülen bir gelişme. Ayrıca pek çok haklı dava da mahkemeler tarafından ciddiye alınmayabiliyor. Bu yüzden gazetelerde, sürekli, Çinli işçilerin haklarının mahkeme kapısında bittiği gibi yorumlar yapılır. Özellikle göçmen işçilere karşı adaletin çok daha haksızca işlediğini görüyoruz. Tüm göçmen işçi davalarında iş sahibi lehine kararlar alınabiliyor.

Güneydeki bilişim sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunu da göçmen işçiler oluşturuyor. Bunlar aynı zamanda haklarını koruma konusunda en çok zorluk çeken grup oluyor. Çünkü işlerini kaybettiklerinde aylarca ya da yıllarca mahkemenin kararını bekleyemiyorlar. Bu sırada başka bir yerlerde iş bulmak için şehri terk etmeleri gerekiyor.

Doris Akrap: Yine de Çin’de yargının gittikçe partinin egemenliğinden daha bağımsız hale geldiğini söyleyebilir misiniz?

Jenny Chan: Genel olarak bakıldığında hukuk sisteminde iyileştirmelerden bahsediliyor. Çin’de kültür devrimi ya da işçi devrimindense hukuk alanında bir devrimden daha çok konuşuluyor. Ama yasalarla yaşanan gerçeklik arasında sürekli bir uçurum bulunuyor. Yargı zaten çokuluslu şirketlerin etkisinden bağımsız değil, şu anda Pear River Delta’da yaşandığı gibi. Orada yerel siyasetçiler mahkemelerinin büyük şirketlerin etkisi altında olmasıyla ilgilenmiyorlar. Hâkimlere rüşvet veriliyor. Şirketlerin aleyhine sonuçlanan, hâkimlerin bağımsız bir şekilde karar verdiği dava sayısı çok az.

Doris Akrap: Devlet işletmelerindeki çalışma koşulları çokuluslu şirketlerindekinden belirgin bir şekilde ayrışıyor mu?

Jenny Chan: Bankacılık sektörü gibi çalışma koşullarının göreceli olarak iyi olduğu sektörler var. Ama özelleştirmelerle birlikte yeni taşeron firmalar kuruluyor ve bu taşeronlar koşulları zorlaştırıyor, burada çalışanlar ortalamanın üzerinde bir yaşta emekli ediliyor. Bu yüzden çalışanlar ve emeklilerin protestoları da sürekli gündemde oluyor.

Doris Akrap: Hükümet bu protestolara nasıl yaklaşıyor?

Jenny Chan: Eğer bu gösteriler devlete ait kuzeydeki işletmelerde yaşanıyorsa hemen sokakları terk etmeleri için hızlı bir şekilde bu insanlara aylık bir ödeme yapılıyor ya da tazminat veriliyor. Güneyde ise durum farklı. Burada polis gösterilere çok sert bir şekilde müdahale ediyor. Ama yeni bir işçi kuşağı yetişti. Bunlar 80’li yıllarda doğan işçiler ve her şeyi kolaylıkla kabul edecek ve hemen geri çekilecek değiller. Çoğu zaman durumları konusunda konuşmaya, hakları için mücadele etmeye ve dayanışma aramaya hazır bir işçi kuşağı bu kuşak.

Doris Akrap: Sendikaların durumu nasıl?

Jenny Chan: Çin’de sendikalar işçilerin örgütlenebilecekleri tek yasal olanak. Onun dışındaki tüm bağımsız örgütlenmeler yasak. Ama Çin’deki sendikalar öncelikle ekonomik refah ve ülkenin toplumsal istikrarı için çabalıyor, bunun dışında işçilerin çıkarlarıyla nadiren ilgileniyorlar. Sendikalar IBM, HP ya da DELL gibi şirketlere karşı mücadele etmiyor. Bu şirketleri fabrikalarındaki durumla yüzleştirmiyor. Bunu yalnızca bizim grubumuz gibi Hongkong’dan sivil toplum kuruluşları gerçekleştiriyor. İşçilerin haklarını daha iyi öğrenmeleri ve kriminalize olmadan bir örgütlenme biçimi kurmaları için hukuk danışmanlığı ya da eğitim gibi konularda bu gruplar işçilere yardım ediyorlar.

Doris Akrap: Çalışmanızda engellemelerle karşılaştınız mı?

Jenny Chan: Şimdiye kadar karşılaşmadık. Ama biz stratejik davranıyoruz. Grev çağrısı yapmıyoruz ya da bu büyük firmaların partnerliği konusunu eleştirmiyoruz. Bu şekilde kampanyalar üzerinde öğrencileri ve müşterileri bu konuda duyarlı yapmaya çalışıyoruz. İnsanlara şık laptoplarının hangi koşullarda üretildiğini göstermeye çalışıyoruz. Bizce bu da bir şekilde işçilerin haklarını kazanması için bir dayanışma oluyor.

Açık ki Çin’deki bu koşullar konusunda toplumu uyarmak büyük önem taşıyor. Biz de şimdiye kadar yaptığımız etkinliklerle sürekli olarak yasaları ve uygulamaları düzeltmesi yönünde devlete baskı yapmaya çalışıyoruz.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu