Politika

Dünya’da Neler Oluyor; Basın Özeti

İngiltere’de tüm gazetelerin manşetlerini dün akşam üç büyük siyasi partinin liderinin canlı yayında karşı karşıya gelmesine ilişkin haberler ve değerlendirmeler kaplıyor.

İngiltere’de ilk kez üç partiden lider, Amerikanvari bir televizyon oturumunda iç siyaset programlarını tartıştı, halkın sorularını yanıtladı.

Guardian gazetesi oturumdan en şanslı çıkanın Liberal Demokratların lideri Nick Clegg olduğu yorumunu yapıyor.

Liberal Demokrat lider, partisini iktidardaki İşçi Partisi ile ana muhalefetteki Muhafazakarlar karşısında önemli bir değişim olarak tasvir ederek güçlü bir çıkış yaptı. Clegg, İngiltere siyasi tarihinde televizyonlarda yayımlanan ilk tartışma programını ele geçirirken kendisini, iki yorgun ve yaşlı partiye karşı taze ve dürüst bir alternatif olarak sundu.

Clegg program başlarken diğer iki lideri gösterip “Şimdi bu akşam size tek seçeneğinizin, yıllardır ikisi arasında seçim yaptığınız bu iki eskimiş parti olduğunu söyleyecekler.” diye konuştu.

İlgili Makaleler

YouGov danışmanlık şirketi tartışma programı sonrasında yapılan ilk kamuoyu yoklamasında, Clegg’in yüzde 61’le önde gittiğini, Cameron ve Brown’un yüzde 22 ve yüzde 17’yle kendisini takip ettiklerini aktardı.

Independent gazetesi de “Clegg iki partili sistemi parça parça etti” diyor.

Nick Clegg dün akşam televizyonlardaki tarihi televizyon programındaki güçlü performansıyla, İngiltere siyasetinin iki parti tekelini yıktı. ITV kanalının ComRes şirketine yaptırdığı ankete göre izleyicilerin yüzde 43’ü tartışma programını Clegg’in kazandığına inanıyor. Ardından yüzde 26 ile Cameron, yüzde 20 ile Brown geliyor.

Göçmenlerin durumu

Financial Times gazetesi ise göçmenlik meselesinin televizyon tartışma programındaki savaş alanı olduğu yorumunu yapıyor.

İngiltere’nin siyasi parti liderleri, dün akşam göçmenlik politikaları konusunda atıştı, başbakanlık için televizyonlarda yayımlanan ilk canlı tartışma programı ateşli tartışmalara sahne oldu. Ana muhalefetteki Muhafazakar Parti lideri David Cameron’ın ülkeye gelen göçmenlerin sayısına yıllık bir üst sınır koyma planlarını hem Başbakan Brown hem de Liberal Demokrat lider Clegg kınadı. Clegg, bunun uygulanamaz bir plan olduğunu söyledi. Cameron program süresince bir çok sefer diğer iki liderin eleştirilerine, saldırılarına maruz kaldı. Ama verdiği yanıtlar, izleyicilerden olumlu tepki aldı.

Daily Telegraph gazetesi de tartışma programına geniş yer ayırıyor ama bu programda en çok dikkat çeken noktalardan birinin İnternetin gücü olduğu görüşünü aktarıyor okuyucularına.

Canlı yayın devam ederken dahi seçmenler liderlerin performanslarına ilişkin görüşlerini internet ortamına aktarıyor ve siyasetçiler de bunun sonucunu istedikleri yöne çevirmek için mücadele ediyorlardı.

Daily Telegraph, siyasilerin halkın görüşlerine etki etmek amacıyla sosyal paylaşım siteleri Twitter ve Facebook’u da kullandıklarını yazıyor.

Financial Times gazetesi, bir sonraki başbakanın Ulusal Güvenlik danışmanı atamasına kesin gözüyle bakıldığını aktarıyor.

Gazeteye göre Gordon Brown da David Cameron da göreve seçilirlerse, bu tür bir pozisyon yaratmanın işaretlerini veriyor. Financial Times şimdiye dek iki ana siyasi parti lideri arasında bu tür bir görevden tek bahsedenin Cameron olduğunu aktarıyor.

Brown, 2007 yılının Temmuz ayında görevi Tony Blair’den devraldığında, başbakanlığın dış politikasının farklı yönlerinden sorumlu olacak üç idari personel görevlendirmişti. Bunlar Avrupa Birliği ile küresel ekonomik konulardan sorumlu Sir Jon Cunliffe, politik-askeri meseleleri özellikle Afganistan’ı ele alan Simon McDonald ve güvenlik istihbarat gibi konuların yetkilisi Robert Hannigan’dı.

Gordon Brown, bu üç kişinin de görevlerini layıkıyla yerine getirdiklerine inansa da gelecekte, ağırlığı olan, dış politika ve savunma alanında daha büyük etki yaratabilecek tek bir kişiye ihtiyaç olacağı görüşünde.

Kül bulutları

Bilindiği gibi dün İzlanda’daki bir yanardağdan yükselen kül bulutları yüzünden İngiltere’de havaalanları kapatıldı, birçok uçak seferi iptal edildi. Bir çok gazetede yer bulan habere 3 sayfa yer ayıran Times gazetesi, “Hava sahasını haftasonunda da kapatmaya devam etmenin İngiltere’ye maliyeti 100 milyon sterlini aşabilir” diyor.

Bu durumdan turistler, işadamları ve nakliyat şirketleri de etkilenecek, özellikle süpermarketlere sağlanan taze gıdalar ülkeye ulaştırılamayacak. İngiliz havayolları BA dün bir çok seferi iptal etti ama olası kayıplarını da henüz hesaplamış değil. Geçmişte sis kaynaklı benzer durumların havayolu şirketine maliyeti günde 10 ilâ 20 milyon sterlini bulmuştu.

Yunanistan’dan kilit adım

Financial Times gazetesi ile devam edelim, gazete Yunanistan’ın mali yardıma doğru önemli bir adım attığını yazıyor.

Yunanistan dün piyasaların baskısına boyun eğerek Euro bölgesindeki ortaklarından ve Uluslararası Para Fonu IMF’den gelen mali yardıma doğru önemli bir adım attı.

Avrupalı bakanlar, kurtarma paketini ilk yıl için 30 milyar Euro olarak belirlemişti, ancak IMF’nin üçte bir oranında katkısıyla bunun 45 milyar Euro’ya dek çıkabileceği belirtiliyor. İşte Yunanistan resmen bu paketi müzakere başvurusunda bulundu.

Yunanistan Maliye Bakanı Yorgo Papakonstantinu, AB Komisyonu ve IMF’ye bir mektup göndererek, Atina’nın mali yardım paketini müzakereye hazır olduğunu bildirdi. Açıklama, IMF’nin Yunanistan’ı kurtarma sürecinde doğrudan rol alacağı yolundaki spekülasyonları da ortadan kaldırmış oldu.

Brüksel’den sevgilerle

Son olarak Guardian gazetesine göz atalım. “Brüksel’den sevgilerle” başlığını kullanan gazete, “Avrupa Birliği Başkanı Herman Van Rompuy’un Japon tarzı şiirler içeren Haiku kitabı raflardaki yerini aldı” diyor. Gazeteye göre Rompuy, Haiku yazmanın kendisini daha iyi bir politikacı yaptığını söylemiş.

İş tanımında 27 ülkenin ve yarım milyar insanın kaderi yazılıysa, bırakın dünyanın en kısıtlı edebi disiplinlerinden birini; herhangi bir hobiyle uğraşmaya vaktiniz kalıp kalmayacağı tartışma konusudur.

Ama Belçika başbakanıyken Avrupa Birliği Başkanlığı’nı üstlenen entelektüel Herman Van Rompuy, Japon şiir sanatı Haiku’yu öyle çok seviyor ki sonunda bu alandaki çabalarını kitap olarak bastırdı.

Haiku, genellikle üçlü dizelerle yazılan, kısa ve öz bir Japon şiir tarzı. Haiku sayesinde daha iyi bir politikacı olduğunu söyleyen Rompuy ekledi: Siyasette yer alan bir Haiku şairi, ne müsrif olabilir, ne aşırı kendini beğenmiş ne de aşırılık yanlısı. Hareketlerine bir denge, basitlik ve uyum arzusu katmalıdır.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu