RöportajDünya

Türkiye köprü olabilir . . .

Recep Tayyip Erdoğan Röportaj: Demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olarak Türkiye, Avrupa Birliği'ne farklı bir güç katarken, Türkiye'siz bir AB, global bir güç olamayacaktır

Türkiye-AB ilişkilerinde son yıllarda bir gerileme yaşandığı, pek çok çevrede genel kabul gören bir görüş. Bu durumun önemli nedenlerinden biri olarak da, Türkiye’nin, AB reformları konusunda yavaşlaması gösteriliyor.

Hatta Ankara-Brüksel ilişkileri öyle bir noktaya geriledi ki, bu yıl artık “tamam mı, devam mı” aşamasına gelindiği yorumları yapılmaya başlandı.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, böyle bir ortamda, tam dört yıllık bir aradan sonra Brüksel’i ziyaret etti. Erdoğan’ın bu ziyareti, ilişkilerde yeni bir başlangıç çabası olarak yorumlandı.

Türkiye’de yavaşladığı belirtilen reform süreci bir yana, Ankara’nın AB üyeliği önünde ciddi engeller var.

Kıbrıs sorunu , Fransa ve Almanya’daki hükümetlerle ve genel olarak Avrupa kamuoyunun Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmaması, bu engellerin en önemlileri.

İlgili Makaleler

Başbakan Tayyip Erdoğan, BBC‘ye verdiği özel mülakatta, öncelikle Türkiye’deki AB reformlarının neden hız kaybettiği sorusunu, şöyle yanıtladı:

Recep Tayyip Erdoğan : Bunun sebebi şu : Özellikle 2007 yılı içerisinde biz üç tane önemli seçim geçirdik. Bunun bir tanesi genel milletvekili seçimleri oldu. Bir diğeri Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Bir de referanduma gitme durumumuz oldu. Tabii, bu üç seçim Meclis çalışmalarını ciddi manada etkilediği gibi, bu arada da bu seçimler arasındaki kampanyalar sebebiyle, ciddi bir meşguliyet vardı. Aksi takdirde, bizim AB’ye yönelik kararlılığımızda zayıflama söz konusu değil. Buradan doğan bu biraz gecikmeyi inanıyorum ki, bu yıl 29 Mart’ta yapılacak olan seçimden sonra çok daha kararlı bir şekilde telafi edeceğiz.

BBC : Buradaki konuşmalarınızdan, AB ile ilişkilerde yeni bir başlangıç izlenimi alınıyor. Ama bazıları, “biz bu ilişkilerde yeni bir ivme sözlerini daha önce de duyduk” deyip, şüpheyle yaklaşıyor.

Recep Tayyip Erdoğan : Şu anda biz taze bir başlangıç yapıyoruz. Bu adeta bu geçirdiğimiz seçimlerden sonra bir güç depolamasıdır ve şu ana kadar Dışişleri Bakanımızla yürüyen bir süreci, dikkat edilirse şimdi bir Devlet Bakanı atamak suretiyle, sadece bu müzakere sürecini bu bakan arkadaşımız yürütecek. Tamamen onu buraya odakladık ve burada çok ciddi bir üye ülkeler arasında dolaşımı olacak. Aynı şekilde komisyonla olan münasebetlerini daha da yoğunlaştıracak. Buradaki çalışmayı yürüten teknik kadrolarımızı sevk ve idare edecek ve inanıyorum ki bu süreç çok daha farklı olacak, çok daha güçlü bir süreç olacak.

800 left quote NATO’nun içerisinde bir Müslüman ülkenin olması anormal karşılanmıyor da, AB’nin içerisinde halkı Müslüman olan, büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ülke niçin anormal karşılansın?
800 right quote
Recep Tayyip Erdoğan

BBC :Türkiye’nin önünde ciddi engeller var. Kıbrıs, Almanların ve Fransızların muhalefeti, bir de Avrupalı seçmenlerin, çok büyük, nüfusunun büyük kısmı Müslüman bir ülkenin Birliğe alınması konusunda çekinceleri var. Bu sorunlarla nasıl başa çıkacaksınız?

Recep Tayyip Erdoğan : Tabii, bu tespiti doğru bulmam mümkün değil. Bizim gerek Fransa’yla, gerek Almanya’yla çok ciddi ilişkilerimiz var ve aynı paktın içerisindeyiz. Örneğin bir NATO’nun içerisinde beraberiz. Bunun dışında birçok uluslararası kuruluşlarda beraberiz ve ikili ilişkilerimiz çok çok ileri. Örneğin Almanya, örneğin Fransa. Bizim dış ticaret ilişkilerimizde, her iki ülke de, ilk beşin içerisinde yer alıyorlar. Bu denli ileri münasebetlerimizin olduğu ülkelerin yönetimlerinde zaman zaman bu tür yaklaşımların olmasını da, ben tabii normal karşılıyorum. Ama inanıyorum ki bunlar da aşılacaktır.

NATO’nun içerisinde bir Müslüman ülkenin olması anormal karşılanmıyor da, AB’nin içerisinde halkı Müslüman olan, büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ülke niçin anormal karşılansın? Kısa bir cevapla da Kıbrıs’a değineyim.

Biz, iki kurucu devletli bir ortak devletten bahsediyoruz Kıbrıs’ta. Bu olmadığı sürece, sadece adını böyle koyabilirler, ama Türkiye hiçbir zaman böyle bir şeyi kabul edemez. Şu ana kadar da etmemiştir. Zaten fiili durum da budur.

BBC :2009’un Kıbrıs’ta çözüm yılı olabileceği söyleniyor. Siz de bu iyimserliği paylaşıyor musunuz?

Recep Tayyip Erdoğan :Doğrusu iyimser düşünmek istiyoruz. Çünkü göreve geldiğimizden bu yana, altı yıldır biz bu konuda olumlu adımlar attık. Sayın Annan’a özellikle şu süreci, çözüm sürecini başlatırsanız çok memnun oluruz diye, Davos’ta bizzat ben rica ettim. O süreçte referandum konusunda Kuzey’de, Annan planına yüzde 65 evet çıkarken, Güney’de yüzde 75 hayır çıktı. Çünkü orada, iki kurucu devletli bir ortak devlet yatıyordu. Ama buna, Güney Kıbrıs söz verdiği halde sözlerini tutmadılar. Yüzde 75 hayır dediler. Bugün de, yine korkarım ki, bu verdikleri söze sadık kalmayacaklar. Eğer sözlerine sadık kalırlarsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, her zaman yanında bizi bulacaktır.

BBC :Türkiye üyeliği durumunda AB’ye ne vaat ediyor? Masaya ne koyacak?

Recep Tayyip Erdoğan :Biz yük getirmiyoruz. Tam aksine yük alıyoruz. Yani biz umut getiriyoruz, Avrupa Birliği’nin içerisine. Bu nedir? Bir defa, 1,5 milyarlık İslam dünyası ile, bunun yanında İslam dünyasının dışında, Hristiyan dünyasını bütünleştiren bir köprü görevini de, Türkiye görüyor. Bunun yanında da, yine genç nüfus, enerji, büyük bir pazar. Bütün bunların hepsinin birleştiğini düşündüğünüz zaman, AB çok daha farklı bir güç olacak.

Sürekli olarak şu söyleniyor; “Türkiye’nin nüfusu veya Türkiye çok büyük”. Türkiye gibi büyük ülkeler, AB’nin içinde zaten var. Bu farklı bir güç olarak AB’nin genişlemeden korkmamasının gerektiğini, “korkmuyoruz” demesini de ortaya koyacaktır. Demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olarak Türkiye, Avrupa Birliği’ne farklı bir güç katarken, Türkiye’siz bir AB, global bir güç olamayacaktır.

BBC :Peki siz gerçekten Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliği üyesi olabileceğine gönülden inanıyor musunuz? Mesela bir gün bunu görebileceğinizi düşünüyor musunuz?

Recep Tayyip Erdoğan :Zaten böyle bir inancım olmamış olsa, o zaman benim buralarda gelip sürekli bu işi koşuşturmamın hiçbir anlamı kalmaz. Buna inandığım için, arkadaşlarımla beraber bu işe çok çok, sıkı sıkıya sarılıyor ve bunun neticesini almanın gayreti içerisinde bulunuyoruz. Ve bakın sadece başlı başına bir bakanlık tahsisi yapıyoruz. Buna inandığımız için.

Bizim iktidarımız döneminde olur mu olmaz mı, bunu benden çok Avrupa Birliği Konseyi üyeleri daha iyi bilir. Komisyon, bu noktadaki gayretleriyle bunu ortaya koyar. Ama bizim şöyle bir hedefimiz var. Bugüne kadar müzakereye başlayıp da, bu işi bitiremeyen ülke olmamıştır. İnanıyorum ki, bu da neticelenecektir.

BBC :Türkiye’de, iç politikada, çok zorlu birkaç yıl geçirdiniz. Ordunun sesini yükselttiği, partinize yönelik kapatma davalarının açıldığı , Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda tartışmaların yaşandığı bir dönemdi. Sizce Türkiye şu anda, anayasal bir demokrasi olma anlamında, mesela dört yıl önceki kadar istikrarlı mı?

Recep Tayyip Erdoğan :Tabii şunu çok açık, net ortaya koymak lazım. Böyle bir süreç, yani anlatıldığı ya da anlaşıldığı gibi değil ama, demokrasimizin gücü rüştünü ispat etmek suretiyle ortaya çıktı. Bunu kabullenmek gerekir. Bundan sonraki süreçte, şüphesiz ki, bütün bu deneyimler demokrasimize çok daha farklı bir güç katacaktır. Bu geçmişte de hep böyle olmuştur. Bundan sonraki süreç çok daha farklı, çok daha güçlü olacaktır. Yani bizim demokratik, parlamenter sistemimiz çok daha güçlenerek yürüyor aslında. Önümüzdeki Nisan itibariyle bazı yasaların çıkartılması çalışmalarına başlayacağız. Mümkün olduğunca, bu konuda şartları zorlamayı düşünmüyoruz. Yani, kabullenilecek bir şekilde, bu işi sürdürmekten yanayız.

BBC :Özellikle bu gezinizde Nabucco projesi çok konuşuldu. Sizce bu proje gerçekleşebilir mi? Gerçekleşirse, ne derece etkili olur? Çünkü bu, uluslararası mali kriz ortamında çok büyük bir proje.

Recep Tayyip Erdoğan :Tabii Nabucco’nun yıllık ihtiyacı 30 milyar metreküp. Peki bunu kimden karşılayacağız? Türkmenistan deniliyorsa, Türkmenistan böyle bir gazı vermiyor. Ama Türkmenistan’ın bize yılda 10 milyar metre küp bir sözü var. Azerbaycan, Nabucco’ya yönelik bir miktar verebilirim diyor. Tabii o da çok ciddi bir rakam değil. O zaman 30 milyar metre küpü nereden bulacağız?

Şöyle birşey olabilir : Rusya Federasyonu’ndan daha fazla miktar gaz alınabilir. İran’dan alınabilir. Türkmenistan daha fazla gaz verebilir. Azerbaycan, yeni yeni fazlar ortaya çıkarsa, buralardan daha fazla gaz alınabilir. Ama Kuzey Irak’tan doğalgaz gelme durumu söz konusu. Bunların başlaması halinde, bizler de elimizden gelen gayreti göstererek, istiyoruz ki Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacına bizler de yardımcı olalım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu