Vali yemek ya da yedirmemek…
BAŞBAKAN, “Ben valimi yedirtmem!” demiş… Demek, siyasette “Vali yemek ya da vali yedirtmek!” var, olmasaydı, Başbakan hiç valisine sahip çıkar, “Ben valimi yedirtmem!” der miydi?
Her gün yeni bir şey öğreniyoruz, demek valiler Başbakan’ın güvencesi altında; hele biri yemeye kalksın, Başbakan hemen hazır, valisini yedirtmeyecek…
Oysa bizim bildiğimiz ya da bize öğretilen, valilerin “devletin güvencesi” altında olduğuydu, demek değilmiş. Hükümetler ile devlet öylesine iç içe girmiş ki, ayırmak mümkün değil!
Başbakan’ı da anlayışla karşılamak gerek; bir tarihte valiler, o zaman tek parti olan CHP’nin de il başkanıydı, sonra demokrasi geldi, valileri hükümetten ayırdı.
Öyle ya, valinin atamasını kim yapıyor? Hükümet teklif ediyor, Cumhurbaşkanı atıyor, o halde?
Maliye Bakanı mikrofonu açık tutunca, YÖK Başkanı için, “Sıkıysa konuşsun, parasını biz veriyoruz” dememiş miydi?
* * *
BAŞBAKAN’IN “yedirmem” dediği vali, Tunceli Valisi!
Yüksek Seçim Kurulu, “Seçimi etkiyecek davranışlardan ve uygulamalardan vazgeçin!” diyor, Vali Mustafa Yaman köye, mezraya buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtıyor.
Başbakan bu valiyi kurda kuşa, Baykal’a yedirir mi?
Yedirmez!
* * *
BAŞBAKANLARIN her zaman valilerle sorunları vardır, şimdi anlatacağımız olay, Özal döneminde geçmiştir.
Turgut Özal, parti otobüsüyle bir ile gelir. Vali, Başbakan’a hoş geldiniz demek için otobüse çıkar. O sırada kalabalık Özal’ı görmek ister, Özal bir kaç laf edecektir. Otobüsün üzerine çıkar, halk, otobüsün üzerindeki kalabalık yüzünden Özal’ı göremez, Özal “Çökün!” der, “çökün!”.
Milletvekilleri, bakanlar çöker ama, bir kişi ayaktadır: Vali!
Özal, valinin olduğu gibi kaldığını görünce laf atar:
“Vali Bey, sen de çök!”
Vali çökmeyince, Özal laf atar:
“Aman Vali Bey, sen çökme! Sen çökersen devlet çöker değil mi?”
Aklınca alay etmektedir.
* * *
BU olayı çok iyi hatırlıyoruz, ama kaynağını bulamadık, olayı hatırlayanların iki satır bilgi vermelerini rica edeceğiz. Hangi ilin valisiydi? Hatırladığımıza göre, sonra bir emirle merkeze alınmıştır.
* * *
LAFI valilerden açtık…
Bir vali daha…
Yıl 1924, Kars ve çevresinde şiddetli bir deprem olur. Vali, İbrahim Ethem Aykut’tur. İki gün sonra Cumhurbaşkanı Atatürk Kars’a gelir, akşam yemeğinde deprem hakkında ayrıntılı bilgi ister. Vali ayrıntılı bilgi verir, bölgeye gönderdiği memurların raporlarını özetler. Atatürk beğenmez, sert bir dille hoşnutsuzluğunu belirtir.
* * *
VALİ susup bir kenara çekilmez.
“Zatı devletlerinin bir devlet başkanı ve bunun üstünde büyük kurtarıcı bulunmanız dolayısıyla benimde derin hürmet ve bağlılığım var. Aldığım tedbirleri yeterli görmeyebilir, beni de valilikten uzaklaştırabilirsiniz. Ama, devleti, sizi temsil ettiğimizden, şu anda ve burada küçük düşüremezsiniz.”(x)
Sonra ne mi olur?
Elbette soğuk bir hava eser, yemekten kalkılır, Vali’nin eşi Hacer Hanım, “Aferin Ethem!” der:
“Çamaşır yıkar, yine geçimimizi sağlarız!”
Daha sonra İbrahim Ethem Aykut, Samsun, İzmir gibi büyük illere atanır, oralarda valilik yapar.
Atatürk, cumhuriyetin valisini yememiştir.
Vali yemek ya da yedirmemek o günlerin sözlüğünde yoktur.
Bu yazı 12 Mart 2009 tarihinde Milliyet Gazetesi yazarı Hasan Pulur’un kaleminden alınmıştır.