HaberDünyaFutbolFutbol YazılarımGüncel

Neden genel kurula gitmedim. Ahmet Nur Çebi’nin saklamaya çalıştığı gerçekler…

Beşiktaş Mali genel kurulunda ergen işi trollere servis edilmek için hedef gösterildiğim aslında sebebinin bilindiği konu ile ilgili bazı bilgiler.

İçerik gizle

Kıymetli Beşiktaş taraftarları,

Öncelikle hepinizin yeni yılını kutlarım…

Yapacağım bir takım açıklamalara önce sizlerden başlamak istiyorum.

Son yapılan Mali Genel Kurula Neden Gitmedim, çünkü Fulya’nın ve Şan Ökten’in takibini bile yapmayan, yapamayan veya yaptırılmayan bir genel kurula güvenim kalmamıştı…

Son 20 senede genel kurulda yaşanan erozyon ve tarihsel benlikle kültürel değerlerden uzaklaşması neticesinde, seçimlerde ortaya konan irade Beşiktaş çıkarlarına hizmet edecek nitelikte olmadığı için genel kurula güvenim kalmadı.

Neden  mi…

Öncelikle geçmişe kısa bir dönüş yapmak ve daha önce defalarca açıklamış olduğum ama malum medya mensupları tarafından sizlere pek gösterilmemeye çalışılan tüm gerçekleri sizin için derlemek istiyorum.

Hasan Çopur, Cenk Koray, Sıraselviler, Süleyman Seba ve Rahmi Koç’lu günler

Bostancı’da bir Hasan abimiz vardı ( Hasan Çopur) kendisi bizim oradaki komşumuzdu.
Hasan abi benden küçük olan oğlu Medar ile çok koyu bir Beşiktaş taraftarıydı.

Hem Beşiktaş sevdamız hem de aynı muhitte oluşumuz bir çok Beşiktaşlı dostumuz gibi bizi yakın bir abi kardeş yaptı.

Hasan abi bir gün bana “Beşiktaş’la yatıp Beşiktaş ile kalkıyorsun seni Beşiktaş Kongre üyesi yapalım Hürser” dedi.
O tarihlerde 2 yıllık askerlik sonrası her delikanlı gibi hayat ve geçim mücadelesi veriyordum.

Pek kalifiye olmayan bir işten kazandığım para ancak cep harçlığıma yetiyordu.
Sağ olsun annemin de yardımıyla üyelik bedelini zar zor denkleştirdim.

Sırada 2 kongre üyesinin referans olması gerekliliği vardı.

Hasan abiye ” Ben bir tek kongre üyesi seni tanıyorum başka kimseyi kongre üyesi olarak tanımıyorum” dediğimde O, “merak etme, ben 2. imzayı senin için attırırım” dedi.

Sonra Hasan Çopur ve rahmetli Cenk Koray’ın 2 imzalı referansı ile Sıraselviler’deki kulüp binamıza gittik.
Hasan abi ebedi başkanımız Süleyman Seba’dan randevu almıştı.

Başkan 15-20 metre karelik küçük bir odada bizi her zamanki bey efendiliğiyle, büyük bir nezaket ve mütevazilikle ayağa kalkarak karşıladı, buyur etti.

O tarihlerde kulüp Sıraselviler’de beden terbiyesine ait olan binanın ikinci katındaki 2 küçük odadan yönetiliyordu.

Süleyman abinin masasını üzerindeki kat kat olmuş dosyaların arasından onu görüyor olmam bile benim için büyük bir heyecan ve mutluluktu.

1989 yılında BJK kongre üyesi oldum.
Kartımı aldığımda taşıdığım duygularım tarif edilemezdi.

Rahmi Koç’un elinde bayrağıyla geldiği ve kongrelerinde en ön sıralarda oturduğu kulübümün bir üyesi olmuştum.

Daha sonra spor ve antrenörlük yolunda girdiğim hayatım turizmciliğimle beraber sürdü. Uzun zamanlar yurt dışında olmam ve müteakipinde 1992 yılından / 2003 yılına kadar futbol sahalarında olmam nedeniyle hiç bir zaman BJK kongresine katılmadım.

Beşiktaş Kongresinde ilk ziyaretim.

Ta ki 2005 yılında ilk olarak 1990’lı yıllarda Süleyman Abi’nin bahsettiği Fulya Projesi ve karışık durumu ortaya çıkana kadar…

Süreci takip ettiğim dönemde şike, teşvik, doping vb. nahoş olayları gönüllü olarak yazdığım Birgün gazetesinde kaleme almaya başladım. Bu araziyi devlet Beşiktaş kulübüne spor amaçlı vermişti.

Amacının dışında kullanımına izin verilen Fulya’daki arazimiz, üçüncü kişilere rant sağlamamalıydı.
Neticede orası sadece Beşiktaş’ın değil, milletindi, halkındı, gençlerimizindi….

Bu süreçte malımızın sihirbazlıklar ie buharlaştırılmaya başlandığını gördüm. Hem de nitelikli olarak…
Daha sonra 2012 yılı BJK Mali kongresinde de söylediğim gibi orada kar kış kıyamette çalışan antrenörlerimize ve sporcularımıza ihanet edemezdim.

O dönem aynı zamanda Radyospor’da yine bila-bedel sürekli program konuğuydum.
Bunu özellikle söylüyorum çünkü spor kulüplerine fatura kesmek için pozisyon almış kişiler bunu pek anlamazlar.

2007 yılı sonlarına doğru Yıldırım Demirören kaynaklı bazı haberciler ziyaretime geldiler… “Radyospor’da Fulya ile ilgili bir kaç ay konuşma abi” dediler.

Ben de “neden” dedim, “Abi mali kongre var onun geçmesini istiyorlar”. Bu cevap iyi niyetli de olsa üstü kapalı gönderilen bir ikaz bana göre değildi.

24 Şubat 2008 Pazar günü saat 10:00’da ilk kez BJK Mali genel kuruluna gittim.
İbra etmedim…

Gittiğim ilk kongrede karanlık tipli muhaliflere karşı ‘hazırlanmış’ bazı gençler bir dakika sonra benim  etrafıma gönderildi…

Kongre bir şey yapamadılar. Neticede salon hınca hınç Beşiktaşlı doluydu. Amaçları göz dağı vermekti.
Hepsini kongre sonrası tespit ettim.

Dernekte iç hukuk yolları tükenince mahkemeye gittim.
Mahkemeye bu görüntüleri delil olarak sunduğum meşhur Fulya Davası böyle başladı.

Sonrasında konunun daha da üstüne gittim, konuştum da konuştum.

Ve 2008 yılı sonunda özelikle Projedeki BJK aleyhine hokkabazlıkların tek tek çıkmasıyla paniğe giren Yıldırım Demirören bir sabahın yedi buçuğunda Radyospor’a gelip Radyonun sahibi Radyospor Sadettin Saran ile görüştü.  Görüşme sonunda Radyonun sahibi ben değildim..

Mahkeme açılmış gerekçesiyle Futbol Cafe olarak yapılan programda Fulya konuşulmaması Radyonun profesyonel idarecileri tarafından rica edildi.
Bende mahkeme bitene kadar programa çıkmam dedim.

Ve programdan ayrıldım.

Ne Demirören baskın yapar, ne biz baskın yeriz !

6. Asliye Mahkemesi önce iyi başladı sonra 180 derece döndü ve davayı red etti!

2008 yılında Sirkeci Adliyesinde başlayan dava sürecinde “Genel Kurulda yapılan İBRA oylamasının geçersiz olması nedeniyle genel kurulda alınan tüm kararlarının İPTAL davasında  mahkeme açtık.

MAHKEME BJK DERNEĞİ YÖNETİM KURULU’NU, İL DERNEKLER MÜDÜRLÜĞÜ’NE ŞİKAYET ETTİ

Kira sözleşmesinin dosyaya sunulmaması üzerine 6. Asliye Hukuk hakimi Ayşe Kurtoğlu, kira sözleşmesini mahkemeye vermeyen BJK Derneği yönetim kurulu üyelerinin mali ve cezai yönden denetlenmesini istedi ve Dernekler Müdürlüğü’ne resmi yazı yolladı.

Hakim, BJK’nın bir denek olduğunu, gizli bir sözleşme yapamayacağını, gizli denilen bir sözleşmeyi hangi yasal çerçeve içinde imzaladıklarının ortaya çıkması için denetlenmelerini istedi.

Mahkemenin bu suç duyurusunun ardından BJK Derneği avukatı, kira sözleşmesini fotokopi olarak dosyaya sundu. Mahkeme bunun üzerine kira sözleşmesinin noter onaylı nüshasını ve projeye ilave edilen 5 katla ilgili ek sözleşmenin de noter onaylı olarak dosyaya konulması için BJK Derneği’ne 10 gün süre verdi.

Ancak hızlı başlayan davayı hakim reddetti… Sonra Yargıtay’a itiraz ettim.

Neredeyse tüm hukukçular davanın kazanılamayacağını, bir derneğin genel kurulunda almış olduğu kararın bozulamayacağını söylüyorlardı.

Ama mutlak bozulacağına ve kazanacağımıza ilk günden beri emindim.
Çünkü haklıydık…

Netice de Yargıtay “Genel Kurulun yanıltıldığını, iradenin fesata düştüğü yerde yapılan ibra oylamasının geçerli olamayacağına hükmetti.”
Ve maçı kazanmaya başlamıştık.

Bizim iddialarımızın doğruluğu, Yargıtay’ın yerel mahkemeye “yanlış yapmışsın” uyarısıyla davanın kabulüne sebep oldu.

Ama bir de ne görelim…

2012 yılında, bir önceki seçime Murat Aksu’nun listesinden YEDEK üye olarak giren, Fikret Orman yönetimiyle yönetime gelen Ahmet Nur Çebi, önce şahsi avukatı sonra kulüp avukatı olan Kayhan Turhan ile mahkeme kararına itiraz edip Yargıtay’a temyize gittiler.

O dönem Fikret Orman’ın listesinde şu isimler yer aldı:

Asil Üyeler: Ahmet Nur Çebi, Tamer Kıran, Ahmet Kavalcı, Deniz Atalay, Umut Güner, Adnan Dalgakıran, Berk Hacıgüzeller, Levent Erdoğan, Nusret Altınbaş, İsmet Berkan, Cem Bilge, Yalçın Kaya Yılmaz

Yedek Üyeler: Erdal Karacan, Berkan Gocay, Seyit Ateş, Metin Albayrak, Mesut Urgancılar, Abdullah Sözer.

Bu isimlerden arkadaşım olan Berkan Gocay “Temyize gidildiğine çok üzüldüğünü ve karara bir tek kendisinin şerh koyduğunu” bana günah çıkartarak söyledi.

Yine o isimlerden bir başkası, konuyu iyi takip eden, bizle birlikte, olan şimdilerde Muharrem İnce ile birlikte memleketi kurtaracak olan Berk Hacıgüzeller’in şerhinin olup olmadığını bilmiyorum.

Kendisinin hala açıklanamayan Ernst Young raporlarının içeriğinden ve hazırlanışından sorumlu olanlardan biri olduğuna da bizzat şahidim.

Fulya davası devam ederken avukatlar değişti. Fikret Orman’ın seçilmesinden 2 ay sonra gittiğim duruşmada Fikret Orman’ın şahsi avukatının davaya girip önceki yönetim lehine hareket ettiğini gördüm.

Duruşma sonunda Fikret Orman’a sitem ettiğimi söyleyin dedim… Kayhan Turhan’da “Yönetimlerde süreklilik esastır, onun için böyle yapıyoruz” dedi. Ben de “Beşiktaş’ın sürekliliği önemlidir. Kişilerin değildir” dedim…

Beşiktaş’ta “Fulya davası” tartışması… Tekinoktay, kulüp avukatına yüklendi…

Yıl 2013 Beşiktaş Mali Genel Kurulu

2013 Yılı Mali Genel Kuruluna gittim. Kibarca Fulya Davasına neden gittiğimizi Genel Kurula anlattım. Yine müdahale grupları kongrede yer almışlardı…

Sataşmalar ve malum provakasyonlar oldu…
Fikret Orman ile kürsüde bana müdahale ettiği için tartışmaya başladım.

Şimdinin güçlü, o dönemin güçsüz ikinci başkanı eli ağzında dinledi durdu…

“Ben indiğim zaman yüzüme konuşun” dedim…
İndim merdivenin başına ilk olarak Aydoğan Cevahir geldi…

“Başkandan özür dileyeceksin” dedi..
“O benden özür dileyecek.” dedim… Aydoğan Cevahir her halde çok kızgın olduğumu gördü ki döndü yerine oturdu.

Ben de Fuat Yaman ve Mesut Gedikli ile birlikte oturduğum yere döndüm ceketimi çıkarttım kongre sonuna kadar bekledim.

Kürsüdeki insana laf atıp taciz edenlerden ne gelen oldu, ne giden.

Sonraki süreçte davayı kazandık. Malum ittifak temyize gitti.

Temyize gidilmesinin arkasından kulübün Beşiktaş tarafından yönetilmediğine şaşkınlıkla inanmamaya başladım.

Temyize gidilmesinin arkasından kulübün Beşiktaş tarafından yönetilmediğine şaşkınlıkla inanmamaya başladım.

Aradan uzun bir süre geçti. Bir gün birisi aradı…

“Ben Haluk Şahbaz” dedi…
“Seninle görüşmek istiyorum” dedi.

Tanıştık görüştük, kendisinin 1980 yılı Gazi Akınal başkanlığındaki Yönetimde Genel Sekreter, 1982 yılında ise Süleyman Seba’nın ilk girdiği kongre listesinde bulunmuş olan kulübümüzün yaşayan büyük bir değeri olduğunu gördüm.

Hukuk fakültesi bitirdiğini ama faal olarak avukatlık yapmadığını, ancak Fulya hakkında durumu öğrenmek istediğini söyleyerek bilgi almak istedi. Anlattım sonra bana “Niye divan toplantılarına gelmiyorsun” dedi…

Ben de Genel Kurula ve Divan Kuruluna olan inancımı kaybettiğimi söyledim.

2015 Yılı Beşiktaş Divan Toplantısı

“Olmaz” dedi… ”Savaşacaksın” dedi. Ben de “olur” dedim. “Bu iş bitti, sadece mahkeme var” dedim.
Yine olmaz dedi ve bir süre sonra Divan Kurulu toplantısından önce Fethiye’den İstanbul’a geldi.

Ve onun geldiği bir gün, onun yaşına ve “sadece senin için geldim” demesine hürmetle 2015 Kasım ayında Haluk abi ile birlikte Divan Kurulu toplantısına gittim.

Yalçın Karadeniz’in başkanı olduğu dönem…

Hani Ahmet Nur Çebi’nin, gelecekle ilgili hiçbir hesabının olmadığını vurguladığı (!), Vodafone Arena inşaatında kullanılan ve sürekli gündeme gelen demir konusuyla ilgili “Beşiktaş’a demir satmadım.

Beşiktaş, benden demir aldı. Sayın başkanım emretti” dediği ‘meşhur’ divan toplantısına gittim.

Daha kürsüye çıktığım ilk dakikada birisi “bu kim” dedi.

Hepimizin tanıdığı meşhur meyhaneci üçüncü sıradan “Yaaa işte bizim alt yapı hocası” diyerek küçümser bir ifadeyle ilk müdahaleyi yaptı. Oysa Süleyman abi zamanına alt yapıya geldiğinde yerlere kadar eğilip bizi ceketini ilikleyip selamlıyordu.

Fulya ile ilgili durumu anlatırken meşhur müdahaleler başladı.. “Süren bitti” dediler!

Hani “her şeyin konuşulacağı yer” olduğunu söyledikleri ama 5-6. dakikadan itibaren “süren bitti” diyerek ‘hiçbir şeyin konuşulmasına izin vermedikleri’ o meşhur toplantılar….

Peki dedim….

Kürsüden indim. Haluk Şahbaz ayağa kalktı ve “benim konuşma hakkımı ve süremi Tekinoktay’a veriyorum” dedi.

Eski arkadaşı olan Yalçın Karadeniz, Haluk abiye bir şey diyemedi ve kürsüye tekrar döndüm…

Hürser Tekinoktay’dan divan kurulunda sert açıklamalar

“Bunlar Fulya Davasına itiraz ediyorlar” dedim. “Şan Ökten’e ve Beşiktaş’a karşı kusur işliyorlar, görevlerini suistimal ediyorlar” dedim.

Sayın Yalçın Karadeniz’in her şeyi bildiğini iyi bildiğim halde müteahhitin Şan Ökten taahhüdü ile Fulya buharlaşması sözleşmelerini kendisine sundum.

Netice de her şeyi bilmesinin yanında hukukçu bir kimliğide vardı.

Sonuç çıkmadı….
Bekledim… Bekledim…. Bekledim…

Ne kongrelerden, ne Divan Toplantılarından, ne de defalarca vermiş olduğum dilekçelerden hiç bir sonuç çıkmadı…

Umutsuzluğa düştüm….

Tüm toplantılara gitmekten vazgeçtim Beşiktaş’ın haklarını sadece mahkeme de alabileceğimi buradakilerin hepsinin derdinin başka olduğunu gördüm….

BJK Fulya Davasını kazandı. . .İtiraz edildi… Aradan 1 yıl daha geçti… Yıl 2016

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün 2008 yılında yapılan yıllık olağan idari ve mali genel kurulunda Yıldırım Demirören başkanlığındaki yönetim kurulunun ibrası, 2015 ARALIK ayında mahkeme kararıyla iptal edildi.

Bu karardan sonra Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün yapılacak ilk genel kurulunda, Başkan Fikret Orman, Beşiktaş’ın ilgili dönemin yöneticilerinden alacakların tahsili yeniden gündeme gelecek Fulya ile ilgili sözleşmeler tekrar geriye dönebilecekti.

Meşhur yönetim mahkeme kararına itiraz etti ama stat yapımına fatura kesmekten de geri kalmadı.

2016 Ağustos ayında CVK Park Bosphorus otelde yapılan toplantıda yine Haluk abinin beni arkadan itmesiyle gittim.

Kürsüye çıktım Fikret Orman yoktu, döndüm orada yönetimi temsilen demir tüccarı olan ikinci başkan Ahmet Nur Çebi,’ye “Fulya’da neden temyize gittiniz. Hiç mi sıkılmadınız dedim?”

O da “Fulya da zarar yok diyen bir ibare vardı kararda tabi ki bizler itiraz edecektik. Biz Beşiktaşlıyız” yanıtını vermişti..

Ben de o sözün hükümsüz olduğunu davanın ibra iptal davası olduğunu mahkeme dosyasında iç işleri bakanlığı müfettişlerinin zara tespiti yaptıkları raporlarının da olduğunu söyledim…

Toplantı sonrası gittim, mahkemeden dilekçeyi aldım. “Temyiz dilekçesine” baktığımda durumun öyle olmadığını gördüm.

Gerçekler öyle değil!

Beşiktaş Yönetimi tarafından Fulya davasıyla ilgili Yargıtay’a gönderilen temyiz dilekçesi, Ahmet Nur Çebi’nin sözlerini açık ve net bir şekilde yalanlıyordu.

Çünkü dilekçede Beşiktaş yönetiminin, Ahmet Nur Çebi’nin dediği gibi “Fulya’da zarar yok” kısmını değil, Yıldırım Demirören yönetiminin ibrasının iptali kararını temyize götürdüğü görülüyordu.

Bir kaç gün sonra Divan Kurulu başkanı Yalçın Karadeniz’i aradım .”Divan kurulunda yanıltıcı bir beyan yapılarak TCK 345 maddesine göre görevi suistimal suçunun işlendiğini bu dilekçeyi ve gerçeği tüm üyelere göndermeniz lazım” dedim.

O da “Böyle bir uygulama olmadı ki bugüne kadar” dedi.
Ben de “böyle bir suistimalde olmadı” dedim.

“Ben size bu bilgiyi iletiyorum. Siz hukukçusunuz, biliyorsunuz. Eğer göndermezseniz, suça ortak olursunuz” dedim.

Yalçın Karadeniz tüm divan üyelerine kendilerine yanıltıcı bilgi verilen itiraz dilekçesini gönderdi.
Daha sonra bana söylediğine göre disiplin cezası almasına sebep olan olaylardan biride buymuş…

Sonradan da anlaşıldığı üzere Divan Başkanı suç işlememiş, “doğruyu yaptığı için” cezalandırılarak al aşağı edilmişti…

Aradan 1 yıl daha geçti.

Olağan şüpheliler yine BJK kulübü lehine verilen YARGITAY kararına itiraz etti. Yıl 2018

Beşiktaş yönetimi, Fulya Davası’nda Yargıtay’ın lehine verdiği karara yine itiraz etti!

Bundan sonra yaşanan süreçte mahkeme konu ile ilgili olarak birçok bilirkişi araştırmasına gitmiş, davalı Beşiktaş A.Ş. ve dernek yöneticilerinin kusurları bilirkişi raporlarıyla tespit edilmişti.

Yargıtay, kararıyla bir anlamda Beşiktaşlı yöneticilerin genel kurulda almış olduğu ibra kararını iptal ederek, davayı kabul etmişti.

Yıldırım Demirören yönetiminden hesap soracağım” söylemleriyle Beşiktaş Başkanlığına seçilen Fikret Orman ve başkan yardımcısı Ahmet Nur Çebi yönetimi YARGITAYA kararına daha önce olduğu gibi ikinci kez itiraz ederek, Demirören yönetiminin aleyhinde alınan kararın düzeltilmesini istemişti.

Yıl 2019 iki seçim 1 mali kongre

11 Mayıs 2019 Tarihli Mali Genel Kurulda Fikret Orman’ı ibra etti. Söz hakkı olmasına rağmen 3 kişi geldiği kongrede kürsüye çıkmadı

11 Mayıs Beşiktaş’ta gerçekleşen Olağan İdari ve Mali Genel Kurul başladı. Kongre Divan Kurulu Başkanlığı’na Atıf Keçeci seçildi.

Ahmet Nur Çebi Mali Genel Kurulda Fikret Orman’ı ibra etti. Söz hakkı olmasına rağmen 3 kişi geldiği kongrede kürsüye çıkmadı.

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, “Bu benim Beşiktaş’taki son seçimim” dedi. Fikret Orman ve yönetimi, mali yönden oy çokluğuyla ibra edildi. 

Aynı gün konuşma hakkı bulunan Ahmet Nur Çebi Atıf Keçeci tarafından tekrar kürsüye çağrılmasına rağmen çıkmadı.

Diğer hak şahsıma verilmişti. Çıkar çıkmaz sözlerime ilk başladığımda Gerçek beşiktaşlılara hitabımdan ötürü konuşmama müdahaleler edildi.

Bende içerde sahte üyeler olduğunu tespit ettiğim için hepsini dışarı davet ettim. Onlarca kişi bana ve kürsüye doğru saldırıya geçtiler.

İçerde bulunan renkli takım taraftarlarının çıkması için verilen mücadele bir sürü hazır kıtalı tertip sözde Beşiktaşlı bu eyleme geçtiği sıra ben kürsüdeyken elektrikleri kestiler muhtemelen benim karanlıkta aşağı inmemi ve aralarına girmem planlanmıştı.

Ben kürsüde kaldım cengaverlerin hiç bir yukarı çıkmaya cesaret edemedi.
Çünkü dakikalarca elimde mikrofonla başında beklediğim merdivenleri tek tek çıkacaklardı.

Işıklar geldi, beni dışarı göndermek isteyen düzenek içerdeki metal iş sendikasının dışarı çıkışını keder ile izledi.

Işıklar geldi ve ben  konuşmamı bitirdim. Benim az ötemde diğer başta Kurtuluş Üstbaş, Emre Kocadağ ile birlikte oturan Ahmet Nur Çebi’nin orada olmadığını tabana kuvvet oradan ayrılmış olduğunu gördüm.

Ertesi gün 12 Mayıs Beşiktaş’ta Olağan Seçiminde 4 bin 899 oy kullanıldı  Ahmet Nur Çebi’nin taraftarlarından 400 oy boş çıktı biz 1617 oy aldık Fikret Orman başkan oldu.

4 Ay sonra uzun süredir pusu diye yakınan Fikret Orman istifa etti

İstifa sonrası ilk seçimde gelmeyen 4 bin kişi ikinci seçime geldi !

İstifa sonrası ilk seçimde gelmeyen 4 bin kişi ikinci seçime geldi!

Ahmet Nur Çebi 5 bin oy aldı. Adalı ise 2983 oy aldı. Biz ise prensiplerinden vazgeçmeyen, hiç bir hesap içinde olmayan 537 kişinin oyunu aldık.

Ahmet Nur Çebi’nin göreve gelmesiyle birlikte bizim meşhur Fulya davası karar düzeltmeden son kez gelerek 2019 yılında kesinleşti…

“Paylaşımların yeniden yapılması gerekiyor. Kulüp üyesi olarak biz, Yıldırım Demirören yönetiminin ibrasını mahkemeye iptal ettirdik. Fakat kulüp adına iş yapma ve kulübü temsil yetkisi kulüp yönetiminde.

Sözleşme nedeniyle müteahhite ve o tarihteki yönetime Ahmet Nur Çebi yönetiminin dava açması gerek” dedik.

Ahmet Nur Çebi ve arkadaşlarından tık yoktu. Üstelik biz “Fulya davasının kazandık” dediğimizde genel sekreter Fulya’ya “Temcit Pilavı” demeye başlamıştı.

Bir kaç ay sonra “Bırakmam Seni” Kampanyası başlattılar. Optik’in babasından ve bir çok insandan para toplayanlar, 6,5 yılda BJK kasasına giren 1 milyar dolar parayı harcamışlardı.

O da yetmemiş üzerine bankalara gidip faiz ile borç para almışlardı.

Netice de kulüp kimsenin babasının malı değil. Ancak harcadılar harcayabildikleri kadar. 1 milyar dolar para üzerine bir de 2 milyara yakın borçlandılar…

Beşiktaş’ta ilk kez duyduğumuz hain kelimesi… Asıl hain kimler

Bunlar olurken, Fulya davasının mahkeme kararının kesinleşmesine rağmen 1 yıl boyunca hiç bir girişimde bulunmayan Ahmet Nur Çebi,’ye Fulya’yı tekrar hatırlattık.

O da devletin ajansı olan Anadolu Ajansı’na çıktı, “Bağış kampanyasının başladığı bir günde özellikle seçimdeki rakiplerimizden Hürser Tekinoktay beyefendinin çıkıp aynı gün ‘Biz davayı kazandık.

Burada 100 milyon dolar var, başkan kampanya yapacağına gitsin bu parayı alsın’ diye bir söylemi başladı. Ya biliyor ya bilmiyor. Bunun doğrusunu bilip yapıyorsa doğru olmuyor.

Bilmediğini, eksik bildiğini düşündüğüm için, kamuoyunu da eksik yönlendiriyorlar. Kampanyanın başladığı gün sen Beşiktaş’a niye hainlik yapıyorsun? Kendi reklamını yapmak açısından mı yapıyorsun?” ifadelerini kullanmıştı.

Daltonlar gibi boy sıralı bir hakem heyeti kurulmuş…

Tam da bu HAİN hikayesi sırasında yeni bir bilgi öğrendim… Ve “hain” ifadesine vermem gereken cevabı beklettim. Bu sırada bilgiyi araştırdım.

Elime geçen belgeleri incelediğimde gözlerime inanamadım. Meğerse biz yıllarca mahkeme koridorlarındayken Daltonlar gibi boy sıralı bir hakem heyeti kurulmuş.

Davayı açan bizlerden, takip edenlerden ve genel kuruldan habersiz Fulya daki haklarımızı ve Şan Ökten’i uçurmuşlar.

Bu ciddi bir kabahat ve Beşiktaş’a karşı hainlik idi. Hain suçlamasına cevap olarak 2020 Ağustos ayında kimseye hain demeden bu durumu açıkladım. Ve olayın Fikret Orman döneminde olduğunu söyleyerek hesap sorun dedim.

Kurulan heyetin hepsi de Fulya’da ki müteahhit Yaşar Aşçıoğlu ile direkt bağlantılıydı.

2014’teki yönetim Fulya’daki uyuşmazlık için Aşçıoğlu ile bir hakem heyeti kurmuş. Kurulan heyette Beşiktaş’ı temsil eden, Beşikjtaş’ın hakkını savunması gereken İsmet Yılmaz isimli üye bile Beşiktaş aleyhine oy kullanmış.

Hakem heyetindeki en büyük skandal ise Aşçıoğlu’nun geçmişteki iş ortaklarından Nurol İnşaat ile ilgiliydi. Hakem Heyeti bilgilerine göre göre heyet başkanı Şakir Kaleli, heyet üyeleri İsmet Yılmaz (Beşiktaş temsilcisi), Kubilay Umul (Aşçıoğlu temsilcisi) ve heyet sekreterinin tamamının Aşçıoğlu’nun iş ortağı Nurol İnşaat ile direkt bağlantısı vardı.

Heyet başkanının bizim lehimize oy verdiği yerde bizim temsilcimiz, bizim aleyhimize oy kullanmış…

Bunun futbolda bildiğimiz şike denen olaydan hiç bir farkı yok.

Ahmet Nur Çebi, bu gerçekleri açıkladığım basın toplantısından sonraki divan toplantısında, basın toplantısında söylemediğim halde “babama Trabzonsporlu diyerek beni aşağılamaya mı çalışıyorsun” diyerek konuyu başka yere çekmeye çalıştı.

Danışıklı olarak kurdukları hakem heyetli tahkim skandalı ile ilgili tek kelime açıklama yapmadı..

Tüm konuşma dökümleri ve canlı yayın kayıtlarına bu linkten erişebilirsiniz >

Neden genel kurula gitmedim

Ağustos 2020 tarihinde gerçekleşen bu olaydan sonra yönetimin görevini suistimal ettiğini tüm genel kurul üyelerine duyurmama rağmen bir kaç iyi adam dışında hiç kimse ilgilenmedi…

Kimi başkasının para ödediği locaya bedava çöreklendi.

Kimi Akatlar’daki sosyal tesis işletmesini hava parası bile ödemeden üzerine aldı.

Kimi kulübe kitap satmaya kalktı. Kimi de çocuğuna iş bulmaya. Kimi kulübe fatura kesmeye, kimi transfer görüşmelerinde futbolculara mal satmaya kalktı…

Beşiktaş uğruna şehit düşmüş olan Şan Ökten’in isminin çöplerin içinde kalması kimsenin umurunda değildi.

Hele mali kongreye “seçime hazırlanalım, kongreyi idare edelim, kurulları ele geçirelim” diye suistimali olan yöneticilerle yemekler düzenleyip, yeyip-içmek onlar için daha önemliydi.

Bu süreçte kulübe ve camiaya hatırlatma yaptık, “bakın Fulya davası zaman aşımına giriyor” dedik. Ama yemeğe devam ettiler.

Ben ve arkadaşlarımızın mahkemeden mahkemeye koşturmasının hiç bir önemli yoktu yemek peşinde olanlar için…

Mali kongreden önce, mevcut yönetim ile birlikte daha önce de mahkemeye vermiş olduğumuz Fikret Orman yönetimini ibra etmediğime dair yazılı olarak kulübe göndermiş olduğum gerekçeli tebliği kongre üyeleriyle paylaştım.

“Hesap sorma sırası artık genel kurula gelmiştir. Mevcut yönetim dahil hiç bir dönemi ibra etmeyin.” dedim

https://www.besiktaspostasi.com/hurser-tekinoktay-hesap-sorma-sirasi-artik-genel-kurula-gelmistir-mevcut-yonetim-dahil-hic-bir-donemi-ibra-etmeyin/

Ve bir de baktım, durum hiçbirinin umurunda değil. Hepsi Fulya’yı zaman aşımına sokan Çebi yönetimini aklamaya çalışıyorlardı.

Tekrar durumu açıkladım ve hukuki sorumlukluklarını yerine getirmeyen Ahmet Nur Çebi ibra edilirse bir daha kongrelere katılmayacağımı açıkladım.

https://www.besiktaspostasi.com/hurser-tekinoktay-kongre-simsarlari-sayet-iradeyi-yine-kongrenin-elinden-almaya-devam-ederlerse-hepsini-tek-tek-ifsa-edecegim/

Ve tabi beklenen oldu… Şaşırdım mı? Şaşırmadım…. Kongrenin iradesi Beşiktaş’tan alınmıştı. Hem de öyle bir alınmıştı ki, tüm taraftarlar bordo-mavi bir kravat ile kongrenin yönetilmesine isyan ederken Genel Kurulun sesi çıkmıyordu.

75 yaşındaki 1. sandıkta sicili bulunan daha önce müteakip seferlerde kongre başkanlığı yapmış olan Divan Üyesi Avukat Ali Rıza Dizdar’ın bir bardak su içmesine müsade edilmeden dışarı çıkartılmasıyla devam etti.

Kongre başkanı eski Albay ( Engin Baltacı ) tüm konuşmacıların sözünü sürekli kesti…

Orada olan Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun isminin geçmesine müsaade etmezken, Ahmet Nur Çebi’nin şahsıma algı operasyonlarına zemin hazırlayacak şekilde hedef göstermesine müsade etti.

Sonra belirli bir hiyerarşik iletişim yapısıyla yarım saate itibarsızlaştırma deneyimli trollere zemin hazırladı.
Sayın Albay’a ve Ahmet Nur Çebi’ye teşekkür ederim.

Netice de herkes herkesi tanıyor. Özelikle biz sayın Ahmet Nur Çebi gibi 2005’li yıllarda Trabzonspor yönetimine girmek için kapıda beklemiyorduk.

Biz 1903’den beri buradayız…

Mali Kongrenin iyi tarafı yok muydu.. Tabi ki vardı hem de tarihe geçecek bir itiraf vardı

Ama bir de iyi olay vardı. Oda Ahmet Nur Çebi’nin yıllardır bildiği ama bizlerden, kongreden sakladığı bir şeyi itiraf etmesiydi.

Ve nihayet yıllar sonra itiraf geldi ! Birileri bu numarayı yapmış

Şaibeli Tahkim heyetini kendisinin kurmadığını Fulya Davası’nın da ki tahkimin sorumlusu “Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman’dır” diyerek bulunduğu tarihe geçecek açıklaması hafta sonunun en güzel olayıydı.

“Bir Fulya sardılar gidiyorlar. Ben elimden geleni yapıyorum. 95 milyon Dolar, sözleşmenin karşılığı olarak gözükmese dahi, sözleşmenin arka sayfalarında ‘Bu durum aslında 48’e 52’dir’ diyor.

Başkanın aile avukatı, kulübün avukatıyla beraber, Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman’ın telefonda konuşulmasıyla tahkim kurulu oluşturulmuştur” Bu sözler kongre divan başkanının bile şaşkınlıkla dinlediği sözler oldu.

Ve ne oldu biliyor musunuz ,

Denetim raporunu hazırlayanlar, Beşiktaş başkanı tarafından bir ultrason cihazının uçurulduğu iddiasına neden olacak nahoş bir tespit yaptılar.

Ancak ultrason konusunda gösterdikleri üstün marifeti, ne yazık ki kuleleri Altunizade’den bile gözüken Fulya’daki buharlaşmayı görme konusunda gösteremediler.

Aynı arkadaşlar 2014’deki Ahmet Nur Çebi’nin itiraf ettiği “danışıklı tahkim heyetini” ve daha önce 3 kez gidip gelen, Beşiktaş’ın kazandığı 2019 tarihinde Yargıtay’ın da onadığı Fulya Davası kararlarını da “bulamadılar” …

Tarihe siz not düşeceksiniz.

Evet sevgili Beşiktaşlılar! Biraz uzun oldu ama bunları tarihe siz not düşeceksiniz…
Belgeleriyle şahitleriyle….

Netice itibariyle ben sporcularımızın, hocalarımızın, Süleyman Seba’nın, Şan Ökten bayrağını bu güne kadar taşıdım. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedikleri beyaz yeleli atı Fulya’ya geri getirdim.

Peki Onlar ne yaptı? Şan Ökten’e, Süleyman Seba’ya ve Beşiktaş’a vicdansızlık ettiler. Vefasızlık ettiler.

Sonunda elinde bayrağıyla kongrelere gelip en ön sırada oturan Rahmi Koç’lardan 75 yaşındaki insanlara saldırılan kongrelere döndük.

Bizlere konuşma hakkı verilmeyen, güçlükle konuşma hakkı aldığımız zamanlarda da 5 dakika sonra sürekli müdahale edilen ve sürekli taciz edilen kongre yapısından dolayı artık kongrelerde yapılacak bir şey olmadığına kanaat getirdim.

Arkadaşlar sizin anlayacağınız, büyük saygınlığı olan kongremizin yapısı artık Beşiktaş’ın geleceği ve menfaati için hiçbir fikre ve karara dayanmayan sadece bazı rant gruplarının ve onları idare etmeye çalışan iki yüzlü siyasetlerinin yüzsüzce yapıldığı bir merkez olmuş.

Bu saatten sonra orada maç kazanılmaz arkadaşlar, onlar, oraya “beberuhi gibi girip turist Ömer” olarak çıkmamızı istiyorlar. O da ne bize, ne de Beşiktaş’a yakışır.

Artık benim için kongreler bitmiştir. Bundan sonra yıllar önce olduğu gibi sadece bir taraftarım…

Biz kongrede hesap soramadık…

Artık Şan Ökten size emanet…
Unutmayın arkadaşlar…
Beşiktaş’ın sahibi taraftarıdır…

Sevgili kongre üyeleri,

Sevgili Beşiktaş Kulübünü geçici olarak yönetme yetkisi verilen arkadaşlar…
Sevgili Ahmet Nur Çebi bey…
Siz de unutmayın: Taraftara hem bir özür, hem de hesap borcunuz var…

Hürser Tekinoktay

(Not : BJK mali genel kurulunda Ahmet Nur Çebi’nin tarafıma söylediği sözler ile ilgili cevap hakkımı da sonra kullanacağım.)

YILLAR SONRA GELEN İTİRAFLAR , AHMET NUR ÇEBİ, FİKRET ORMAN, YILDIRIM DEMİRÖREN VE FULYA DAVASININ KÜÇÜK BİR ÖZETİ;

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu