Eski YazılarFutbol Yazılarım

Alp Can . . .

Birgün Alp Can . . .

29 Mart Akşam üzeri değerli kardeşim Erkut Tekin’in telefonuyla acı haberi öğrendim…
Erkut ne söyleyeceğini hangi kelimeleri seçeceğini bilemiyordu…

-” Kaybettik” dedi.
Karşılıklı yutkunduk…

-“Nasıl” dedim…
Anlattı… İlk anı yerinde yaşayanlardan olmanın zorluğuyla anlattı…

İnanamadım Alp Can’ın kardeşi  Ilgaz’ı aradığımda Zincirlikuyu Mezarlığında olduğunu söyleyince kendime geldim…
“Alp’i Kaybetmiştik”…

Çok uzun yıllar önce Alp Can ile tanışmama vesile olan Müslüm Kemal Gülhan Hocayı aradım…

-” Alp Can’ı kaybettik” dedim
-” Allah Kahretsin” dedi.

Yaşadığımız şok ile acımızı paylaşmak için bir dizi telefon trafiği devam etti.
Telefonlar azaldı …. 

Gecenin ilerleyen saatlerinde geçmişi, geleceği ve anlamlı mı anlamsız mı olduğuna karar vermekte bazen zorlanılan hayatı düşündüm…

Yıllar geçtikçe kaybettiğimiz dostlarımızı düşündüm…

Ve ertesi gün Zincirlikuyu Camiinde BirGün gazetesine gönülden kazandırdığı Müslüm Kemal Gülhan, Hüseyin Özkök, Erkut Tekin, ilk günden beri beraber çalıştığı Esra Kahraman, Kıvanç Koçak,  Ali İncegül, Begüm Doğanay, Uğur Bekdemir, yine kendisiyle tanışmama vesile olmuş ortak dostumuz  Tunç Kayacı’yla kendisini son yolculuğuna uğurlamak için buluştuk…

Neredeyse Babı-ali boşalmıştı.

Fatih Altaylı elinde kürekle mezarının başındaydı, Her zaman coşkuyla  “Hıncal Abi” diyerek söze girdiği Hıncal Uluç ve çok sevdiği dostları neredeyse eksiksiz çalıştığı tüm gazetelerdeki mesai arkadaşlarının hepsi oradaydı.

Alfabeyi “R” siz kullanan sevgili Alp Can’ı uğurladık…

Bu sabah geçmişteki bir yazım aklıma geldi…
Üzüntülü bir gün sonrası yazdığım bir yazı…

Ve, YIL 2006

25 ‘Temmuz Çarşamba günü Birgün ailesi, sevenleri ve basın mensupları çok değerli Reha Mağden’i son yolculuğuna sevgi ve hüzün dolu bir şeklide uğurladı.

22 Nisan 2004 tarihinde sevgili dostum Birgün Gazetesi Spor Editörü Alp Can’ın ” Hafta sonu oynanacak Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi çok önemli, bu maçta şampiyon belli olacak. Biz, bu maç oynanmadan maçı spor sayfamızda oynatmak istiyoruz. Böyle bir topa girer misin? Böyle bir yazıyı bir teknik adamın verme riskleri var tabiî ki ama neticede karar senin .. Ne dersin” sorularına hiç problem değil diyerek verdiğim cevap ile Birgün ailesine katıldım. Yazı 24 Nisan günü çıktı ve Dolmabah-çe’de oynanılan bu maç aynı bizim gazetemizde yazıldığı şekilde oynandı.

Daha sonraki günler sevgili Alp Can beni yazı yazmaya zorlayarak yavaş yavaş teknik adamlıktan kopartmaya başladı.

Özellikle Alp Can zorlama yaptığı bu günlerde, “Reha Mağden’i tanır mısın bilmem ama senin yazılarını okuyor ve adada da çok takip edenin var” sözleri ile bana motivasyon sağlıyordu.

Bu haftaları takip eden bir günde sevgili Uğur Pekdemir’in bir sergisinde Reha Abi ile tanışma fırsatı buldum. Kendisi ile çok güzel diyaloglarımız oldu. Özellikle de “peki sen benim yazılarımı okuyor musun” dediğinde, gazetede ilk onun yazılarını okuduğumu ve çok büyük bir keyif aldığımı söyledim.

‘Neden?’ diye ekledi hemen
—”Samimi ve insancıl üslubundan” cevabını verdim
O da çok değerli dostu olan Güldal Kızıldemir’e döndü ve konuştuklarımızın bir bölümünü aktardı.
Verdiğim samimi ve insancıl cevabın tam anlamıyla bir pratiğini bana yaşattı.Sonraları birçok toplantıda kendisi ile kısa sohbetlerde bulunduk ve bu dostane durumu fırsat bularak sevgili dostum Alp Can ile yazı süreleri ile ilgili tartıştığımız zaman kendisine ” Seni Reha Abi’ye şikâyet edeceğim” sözlerim Alp’in karşısında üstünlük sağlamama yetmeye başlamıştı.

Reha Abi’nin ismi böylece sevgili Alp Çan’a karşı kesin ve en büyük tehdit oldu. Reha Abi’nin aramızdan ayrılış haberini de Alp Can’ın üzüntü dolu sözleri ile aldım.

Artık Alp’i şikayet edeceğim kimse kalmamıştı. Sadece Alp’i mi?… Tabii ki hayır..

Millettin tabiatla bütünleşebildiği tek tük kalmış orman ve koru alanlarını özelleştirip çirkin bir rant kapısı haline getiren, getirirken de vatandaşı buralardan uzaklaştıran Orman Bakanlığı, ya da göz göre göre şike belgeleri var iken hala işleri kaynatmaya çalışan sorumsuz sorumlular, Ve yahut da “ben takımı genç-leştiriyorum” dedikten sonra 70 milyonu aşmış genç nüfusa sahip olan ülkemizde 30 yaşına girmekte olan Marco Aurelio’nun Türk vatandaşlığına geçişi ile ilgili .”Aurelio gibi başka oyuncular olursa, işimize yararsa, hiç düşünmeden oynatırım” diyen Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim ve daha 0 kadar çok şikayet edecek sorumsuz var iken sevgili Reha Abi aramızdan beklenmedik bir şekilde ayrıldı gitti….

Sevenlerin ve kardeşlerin seni hiç unutmayacak…..

02 Agustos 2006, Birgün Gazetesi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu