DünyaKüba

Fidel Castro : Ayakları yere basarak

Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro, Barack Obama’ya yaptığı Küba ile doğrudan görüşmelere başlanması önerisinden ötürü, Richard G. Lugar’ın toplumcu eğilimli veya sümsük olarak görülüp, aptallıkla suçlanmaktan korkmadığına emin olduğunu belirtti.

Cubadebate’ın internet versiyonunca yayınlanan « Ayakları yere basarak » başlıklı yazısında Fidel Castro, « Gelişmeleri ciddiyetle çözümlemekte yetenekli olanlar, İndiana’lı senatörün olduğu gibi, çürütülemez bir argüman ileri sürüyorlar : yaklaşık yarım asırdır ABD’nin Küba’ya yönelik aldığı önlemler tam bir fiyaskoyla sonuçlandı » saptamasını yaptı.

« Küba her zaman şunu söylüyor : ABD ile diyaloğa girmekten korkmuyoruz. Bunun altını yeniden çizmeye gerek yok. Varolmak için karşılaştırmalara ise artık hiç ihtiyacımız yok. Bazı aptalların tersini düşündükleri gibi ; kısaca biz varız, çünkü fikirlerimize inanıyoruz ve düşmanla diyaloğa girmekten asla korkmuyoruz » diye ekleyen Castro, « Bu da halklar arasındaki dostluk ve barışı destekleyen yegane tavırdır » diye belirtti.

FIDEL’İN DÜŞÜNCELERİ

2 Nisan günü, G-20 zirvesinin açıldığı ve kapandığı sırada, etkili yayın organlarından The Washington Post’un tanınmış gazetecisi Karen DeYoung şöyle yazıyordu :

« Senatör Richard G. Lugar, komünist adanın hükümetiyle doğrudan görüşmelere girişecek özel bir elçi ataması için Obama’ya çağrıda bulundu… »

« Obama’ya yönelik yazdığı 30 Mart tarihli bir mektupta, yaklaşık elli senedir Küba’ya ekonomik ambargo uygulanıyor, diye belirtti Lugar (İndiana’lı Cumhuriyetçi). Bu uygulama ABD’yi BM, AB ve Latin Amerika’nın geri kalanının görüşleriyle uzlaşmaz halde bırakıyor ve “kıta üzerindeki politik çıkarlarımızı ve en geniş anlamıyla güvenliğimizi çökertiyor”. »

« 17-19 Nisan tarihlerinde Triniti ve Tobago’da yapılacak olan Amerikalılar zirvesi, “Küba politikasından yana tutumumuzu değiştirirerek, ABD’nin bölgedeki çıkarlarında ilerleme yapması için daha konuksever bir ortam sağlamak yolunda size eşsiz bir fırsat sunacaktır”, diye yazıyor Lugar. »

« Senato’nun Dış İlişkiler Komisyonu’nda iyi yer edinmiş olan Cumhuriyetçi Lugar, insan hakları gruplarını, bazı eyaletlerin hükümetlerini, ticaret odası ve diğer patron gruplarını kapsayan ve yeni bir politikayı salık veren geniş bir hareketin başında yer aldı. Alınan önlemlerin Bush yönetimindeki başkanlığın veto tehdidi üstüne sürekli başarısızlığa uğramasına karşın, iki partili Kongre’nin çoğunluğu, Küba’ya seyahat etme ve diğer bağlantıların kısıtlanmasını hafifletme yönünde birçok kereler oy kullandılar. »

« Lugar, bu hafta Senato’ya sunulan Küba’ya seyahat kısıtlamasını tümden ortadan kaldıracak iki partili bir yasa tasarısını destekledi. Bu yasa, sağlığın ve güvenliğin doğrudan tehdit edilmesi ve savaş durumu dışında uygulanacak… »

« […] Lugar’a göre, uyuşturucunun yasaklanması ve göç konularında doğrudan görüşmelerin başlaması için bir elçi atanması “ABD’nin hayati önemdeki çıkarlarını ve güvenliğini destekleyecektir… ve üzerinde uzlaşılamayan konulara ilişkin ciddi tartışma koşulları en sonunda yaratılabilecektir”. »

DeYoung’un yazısı, hiç kuşku yok ki, İndiana senatörünün ayaklarının yere bastığını ispatlıyor. Çıkar gütmez bir konumdan hareket etmiyor. Karen DeYoung’un dediği gibi, « insan hakları grupları, bazı eyaletlerin hükümetleri, ticaret odası ve diğer patron grupları » ile uyum halinde çalışıyor.

Eminim ki Richard G. Lugar, toplumcu eğilimli veya sümsük olarak görülüp, aptallıkla suçlanmaktan korkmuyordur.

Eğer Barack Obama, krizden çıkış için gereken miktarda parayı yatırmak, sayısız ailenin yaşadığı barınma yerlerinin güvencesini vermek, işini kaybetmiş milyonlarca Amerikalı işçiye yeniden iş güvencesi sağlamak, her yurttaş için kaliteli bir eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak gereklidir şeklinde, kendi ülkesinde yaptığı gibi, açıklamalarla dünyayı dolaşıyorsa, tüm bunlar Küba gibi bir ülkeye bir takım istekleri dayatmak adına alınan ambargo önlemleri ile nasıl bağdaştırılabilir?

Avrupa kıtasında ve bu kıtada uyuşturucu günümüzün en vahim sorunlarından birini oluşturuyor. Uyuşturucu trafiğine karşı ve organize suçlarla mücadelede, dev gibi ABD pazarı tarafından teşvik edilen olaylarda, Latin Amerika ülkeleri yılda 10 bin insanını kaybediyor. Bu rakam, ABD’nin Irak savaşındaki kayıplarının iki katından daha fazladır. Kayıpların sayısı giderek artıyor ve sorunun çözülmesinde daha çok eksikler var.

ABD’nin coğrafi olarak yakın komşusu Küba’da bu olay yoktur. İçinden çıkılması güç bu mesele üzerinde ve yasadışı göçe karşı mücadelede, Kübalı ve Amerikalı sahil güvenlikleri senelerden beridir işbirliği halindeler. Öte yandan, ülkemizden gelen terörist faaliyetlerin ardından ölen hiçbir ABD’li yoktur. Çok basit, çünkü biz onlara hiçbir şekilde müsamaha etmiyorduk.

Küba Devrimi, ne ambargonun ne de kirli savaşın yıkamayacağı, etik ve politik anlayışlar üzerine kuruludur. Bu da Küba’nın direnmekte neden becerikli olduğunu açıklıyor.

Sorunun etrafında gereğinden fazla dolanmak istemiyorum. O yüzden, ABD’nin Küba karşısındaki küçümseyici tutumunun ülkemize verdiği zararları bu seferki Düşünceler’de es geçiyorum.

Gelişmeleri ciddiyetle çözümlemekte yetenekli olanlar, İndiana’lı senatörün olduğu gibi, çürütülemez bir argüman ileri sürüyorlar : Yaklaşık yarım asırdır ABD’nin Küba’ya yönelik aldığı önlemler tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.

Küba her zaman şunu söylüyor : ABD ile diyaloğa girmekten korkmuyoruz. Bunun altını yeniden çizmeye gerek yok. Varolmak için karşılaştırmalara ise artık hiç ihtiyacımız yok. Bazı aptalların tersini düşündükleri gibi ; kısaca biz varız, çünkü fikirlerimize inanıyoruz ve düşmanla diyaloğa girmekten asla korkmuyoruz. Bu da halklar arasındaki dostluk ve barışı destekleyen yegane tavırdır.

Fidel Castro Ruz

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu